Akra Talks’ın konuğu, yeme içme sektörünün ve ekranların yıldızı Arda Türkmen’di. Yıllar önce, ilk restoranını Antalya’da açan ve sürpriz gidişatıyla hayatının en önemli dersini aldığını söyleyen ünlü şef, hayat mutfağının sırlarını anlattı.
Birbiri ardına gerçekleştirdiği etkinliklerle son dönemde Antalya’nın en konuşulan oteli olan Akra, duygu ve deneyimlerle şekillenen yani nesil otelcilik konsepti Urban Social’ı Türkiye turizmine tanıtmayı sürdürüyor. ‘Dokunuş’, ‘Lezzet’, ‘Koku’, ‘Ses’ ve WellBeing (Daha İyi Bir Sen) kodlarını buluşturarak konaklama deneyiminin merkezine yerleştiren otel, başlattığı “Akra Talks” (Akra Sohbetleri) ile yaptığı işlerle zirvede olan isimleri, yine konusunda uzman bir isim olan Yapımcı Elif Dağdeviren moderatörlüğünde hem otel misafirleri hem Antalyalılarla buluşturuyor. Televizyon programı Arda’nın Mutfağı ile yediden yetmişe herkesin dikkatle takip ettiği ünlü şef Arda Türkmen, Akra kodlarının lezzet halkası için geçtiğimiz gün Antalyalılarla biraraya geldi.
“İlk restoranımı İstanbul’da değil Antalya’da Açtım”
Üniversitede İngilizce İşletme ile Sahne ve Gösteri Sanatları okuyarak çift ana dal mezunu olan Arda Türkmen en başlarda kariyerinde aşçılık ya da gastronomi alanında çalışmayı düşünmezken yemek yapmaya her zaman meraklı olmuş. 2003 yılına kadar tur operatörlüğü, konser organizasyonu, bar işletmeciliği yapıp aynı yıl “Roka Davet” ismini verdiği catering şirketini kurarak, başta İstanbul olmak üzere yeme içme dünyasının yıldızı haline gelmeye başlamış.
Üniversiteden itibaren kazandığı her kuruşu biriktiren Arda Türkmen ilk restoranını açmak için İstanbul’u değil Antalya’yı tercih etmiş. “Antalya’nın yeri bende her zaman ayrıdır” diyen Türkmen; Çino ismiyle açtığı restoranla büyük umutlarla Antalya’dan sektöre giriş yapmış. İlk deneyiminden çok şeyler öğrenmesine rağmen 1 yıl içinde tüm parasını kaybeden Türkmen; “Hayatımın en sert dersini Antalya’da aldım. Arz ve talep dengesini doğru okuyamadığım için yıllarca ter dökerek kazandığım paraları bir yılda batırdım ve İstanbul’a döndüm. Tek kazancım hala sürdürdüğüm dostluklar ve paha biçilmez deneyimim oldu” dedi.
“Hastanelik olacak kadar çok çalıştım”
İstanbul’a dönüp yeniden çok çalışmaya başlayan Arda Türkmen, Türkiye’deki catering hizmetinin şekillenmesine sebep olan, pek çok benzer şirketin kurulmasını sağlayan Roka Davet ile dikkatleri üzerine toplamış. “Hiçbir işten kaçmam, her zaman yenilik ve farklılıkların peşinde olurum. Hep derim ki; ya ayakta duran olacaksın ya kaybeden. Ben Muhammet Ali gibi kazanan ve ayakta duran olmak istedim” diyen Türkmen, hayatta başarılı olmasının en temel sebebinin insan biriktirmesi ve kurduğu sıkı dostluklar olduğunu söylüyor. “Kimsenin ayağına basmamaya çalıştım, ayağıma basılmasına izin vermedim, hakkımı sonuna kadar savundum ve kimseye zarar vermedim.”
Roka’yı ünlü bir yatırımcıya sattıktan sonra Issız Adam filminin ana mekanlarından biri olan Leblon’u kuran, filmin getirdiği rüzgarla onu bir pazarlama başarısına dönüştüren Arda Tükmen, alaylı olmasına rağmen şef olma konusunda da çok çalışarak zirveye oturmuş. Milyonlar onu ayrıca Cnn Türk’te başladığı yemek programı “Arda’nın Mutfağı” ile tanıdı. Şimdiyse TV8’deki programıyla evlerimize konuk oluyor.
“Mutluluğumu sosyal sorumluluğa çevirdim”
Sosyal sorumluluk projelerine de destek olup önem veren ünlü şefin, çocukken en sevdiği şey bisiklete binmekmiş, yıllarca inmemiş bisiklet üstünden. Hala sürdürdüğü bu alışkanlıkla, Vietnam’a, Kamboçya’ya pedal çevirmeye gitmiş. Aynı mutluğu ve özgürlüğü maddi durumu iyi olamayan, Türkiye’nin çeşitli köşesindeki çocukların da yaşaması için de bu alışkanlığını sorumluluk projesine çevirmiş. Önceleri iki yıl, bağış mekanizmasıyla bisiklet alan Türkmen, daha sonra arkadaşlarıyla katıldıkları yarışlara sponsorlar bulmuşlar, ülkemizde çeşitli şehirlerde bisiklet yarışları düzenlemeye başlamışlar. Böylece kazandıkları her kuruşla, sayıları binleri geçen bisikleti çocuklara ulaştırmış ve ulaştırmaya devam ediyorlar.
Tüm bunları ve hayatındaki pek çok detayı Akra’da, Antalyalı konuklarla paylaşan Arda Türkmen, bu keyifli sohbetin ardından son kitabını imzaladı, uzun kuyruklar oluşturan katılımcılarla fotoğraf da çektirdi.