Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl 20’ncisi düzenlenen Uluslararası İş Forumu IBF, WOW Kongre Merkezi’nde başladı. İslam dünyası ve iş çevrelerinin yakından takip ettiği forumun bu yılki konusu, “İnovasyon Ekonomisi ve Yatırım ekosistemi” olarak belirlendi. Açılış konuşmalarını, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, IBF Başkanı Erol Yarar ve Katar Ekonomi ve Ticaret Bakanı Sheikh Ahmed bin Jassim Al Thanı yaptı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ise Türkiye’nin Dirençli Ekonomisi’nin Arkasındaki Başarı & Türkiye’deki Yatırım Fırsatları’nı anlattı.
30 ülkeden iş adamlarının katılımıyla her yıl gerçekleştirilen IBF, katılımcı ülkeler arasında ticaretin ve yatırımların geliştirilmesini hedefliyor. IBF, 2006 yılından bu yana İslam İşbirliği Teşkilatı, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin resmi iş forumu. IBF’nin, ayrıcalıklı bir buluşma zemini sağladığını ifade eden Nail Olpak, şunları söyledi:
“IBF, biz iş adamları için bir düşünce fırtınası görevi görüyor. Kurulduğu günden bu yana, her sene dünyanın farklı ülkelerinden, birbirinden değerli katılımcıları bir araya getiren İş Forumumuzda; hem güncel iktisadın önemli sorunlarına farklı yaklaşımlarla çözüm getirmeye, hem de üye ülkeler arasındaki iletişimi ve ekonomik iş birliğini geliştirmek için projeler üretmeye çalışıyoruz.
“Değer üretmenin değeri anlaşıldı”
“Günümüzde bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, her alanda büyük değişimler getirebilecek düzeye ulaştı. Bu kadar hızlı gelişen teknoloji, ekonomiyi de tepeden tırnağa etkiliyor. Küresel ekonomide artık fiyat yerine niteliği merkez alan bir rekabet söz konusu. Yenilikçi pazarlama ve yenilikçi ürünlerle ancak pazara hakim olunabiliyor. Artık değer üretmenin değeri anlaşıldı. Gelecek, Ar-Ge ve inovasyon yatırımları üzerinden okunuyor.
Ekonomi politikaları da, girişimci kişi ve işletme sayısının arttırılmasını sağlayacak bir iktisadi altyapıyı oluşturma gerekliliği dikkate alınarak tasarlanıyor. Kısacası ülkeler, Ar-Ge İnovasyon yatırımlarını artırmanın ve girişimci dostu bir ekosistem inşa etmenin icabına bakıyor.
Ülkemizde ciddi bir girişimcilik potansiyeli olduğunu görüyoruz; Türkiye, bu konuda Amerika’nın ardından ikinci sırada yer alıyor. Önümüzde büyük bir fırsat var, engelleri hep birlikte kaldırabilirsek, fırsatları da en iyi şekilde değerlendireceğimize inanıyorum.”
“Bilim alanındaki gelişmeler, ekonomik gelişmenin anahtarıdır”
Nail Olpak’ın ardından söz alan IBF Başkanı Erol Yarar, ülkelerin bilim alanındaki gelişiminin, ekonomik gelişmenin anahtarı olduğunu vurguladı ve bu noktada İslam Coğrafyası’nın, Batı’yı iyi incelemesi gerektiğinin altını çizdi. Batı ülkelerinin, Bilim literatürünün yüzde 98’ini elinde bulundurduğunu söyleyen Yarar, şöyle devam etti:
“Batı’yla aramızda yüz yıllık bir bilimsel açı var. Bilim adamları yetiştirecek çalışmalara ihtiyacımız var. Bilim adamlarının geliştirdiği fikirlerin hayata geçmesi için destekleyici bir finans sitemi olmalı. Girişimcisi bol olan bu coğrafyada ülkeler bilime ve sanayiye önem verir, devlet de bunu desteklerse Batı’daki gelişmeleri yakalayacağımıza inanıyorum.”
“Yatırımları destekliyoruz”
Açılış konuşmalarının sonuncusunu, Katar Ekonomi ve Ticaret Bakanı Sheikh Ahmed bin Jassim Al Thanı gerçekleştirdi. Türkiye ile Katar’ın, eski ve köklü bir ilişkiye sahip olduğunu belirten Thani, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin giderek geliştiğini söyledi. Bakan, şunları kaydetti:
“Türkiye ve Katar arasında geliştirilen ilişkiler sonucunda Türk Şirketleri artık Katar’da önemli ölçeklerde yatırımlara ulaştı. Bu, daha da gelişecek. Biz Katar olarak ekonomik kalkınma alanındaki değişiklikleri yakından takip ediyoruz. Yatırımları destekliyoruz. Çünkü eğer ekonomik, teknolojik ve bilgi anlamında hacminizi geliştirmez, bunu önemsemezseniz çağı yakalayamazsınız, bunu iyi biliyoruz.”
“Önümüzdeki 20 yıl içinde AB ile yarışır hale geleceğiz”
Açılış konuşmalarının ardından söz alan ve kongrenin ana konuşmacısı olan T.C. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye’nin Dirençli Ekonomisinin Arkasındaki Başarı ve Türkiye’deki Yatırım Fırsatları” başlığıyla detaylı bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasında “küresel zorluklara” ağırlık veren Şimşek, Türkiye’nin bu zorluklarla nasıl baş edebildiğini anlattı. Şimşek, şunları kaydetti:
“Küresel büyüme, uzun dönem ortalamalarının çok altında, artık düşük büyüme ortamındayız. Türkiye, Çin ve Hindistan’ı dışarıda tuttuğumuzda, gelişmekte olan pazarların üzerinde kalıyor. Tüm jeopolitik zorluklara, çatışmalara ve euro bölgesindeki borç durumuna rağmen gerçekleşmiş bir durum bu. Daha da iyiye gideceğine ve önümüzdeki 20 yıl içinde Avrupa Birliği ülkeleri ile yarışır hale geleceğimize inanıyorum.
Dünya, küreselleşme ve ticaretin faydalarının eşit dağıtımı konusunda zorluklar yaşarken Türkiye, kendi küresel payını büyüttü. Yaklaşık iki katına çıkardı, AB bölgesinde pazar payını artırdı ve ihracat yaptığımız ülkelerin sayısı arttı. Bu sonuç bize şunu gösteriyor: Türkiye ihracatı oldukça güçlü bir direnç gösterdi ve bu süreçte rekabet avantajını kaybetmedi.
Öncelikle Türkiye’nin çok güçlü bir parasal pozisyonu var, güçlü bir hükümet bilanço tablosu var. Bu da bizim küresel ya da yerel şoklara karşı rahat tepki verebilmemizi sağlıyor. Darbe girişimi, terör olayları ve iç politikadaki sorunlara rağmen Türk ekonomisi dirençli oldu. Bunun nedeni bu.
Küresel anlamda çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Güven ve öngörülebilirliğin eksikliği sebeplerinden dolayı, batı dünyasında yaratılan para, o bölgelerde kalıyor. Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı söz konusu şu anda. 373 milyar dolarlık bir sermaye çıkışı öngörülüyor bu yıl için. Bunda, terör korkusu, mülteci korkusu ve artan popülizm gibi faktörler etkili oluyor.
“Yapısal reformlar yapacağız, başkanlık sistemi de bunlardan biri”
Yapısal reformlara ihtiyacımız var; ne yazık ki siyaset bu noktada güçlü bir momentum sağlayamadı. Geçtiğimiz 10 yılın başlarında ciddi reformlarla birlikte Türkiye’yi orta ve üst gelirli bir ülke haline getirdik; daha da iyileştirilebilir. Bu, sadece yapısal reformlarla gerçekleştirilebilir.
Bu yıl içinde, dini bir cemaatin gerçekleştirdiği demokratik anlamda bir saldırı yaşanmasına rağmen birçok reforma imza attık. Yeterli değil, daha fazla reforma ihtiyaç var.
Türkiye başkanlık sistemine geçmek istiyor. Bunun sebebi siyasi istikrarsızlığı ortadan kaldırmak. Bu kişisel bir hırs değil, Türkiye’deki siyasi sitemi düzeltmekle ilgili. Başkanlık sistemi, siyasi temsiliyet anlamında adalet sağlıyor. Başkanlık sisteminde baraj sistemi de ortadan kaldırılabiliyor; bu da aslında çok önemli bir reform olacak. Önümüzdeki senenin ilk ya da ikinci çeyreğinde bunu hayata geçirmiş olmayı umuyoruz.
“AB süreci devam edecek”
AB’ye katılım sürecimizi sürdüreceğiz; çünkü bu kaliteli kurumlar inşa etmek ve demokrasiyi geliştirmek için gerekli. Bu, bir kulübe girmeyle ilgili değil, siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda Türkiye’nin gelişimiyle ilgili. Bu yüzden vazgeçmeyeceğiz.
Bu kadar zorlu bir dönemde, korkunun, korumacılığın bu kadar arttığı bir dönemde bize böyle bir platform sundukları için MÜSİAD’a teşekkür ediyorum. Görüldüğü gibi, tüm bunlar ticari ilişkilere etki etmiyor.”